Çok güzel ve anlamlı bir yazı okumanız dileğiyle.
BENİM KAYNANAM 💛
Ben köyde ailemden sevgi görmeden büyüdüm. Ailem hep erkek çocuk beklemiş . Beşinci kız çocuk, yani ben olunca herkes ağlamış. Babam iki gün eve gelmemiş. İtile kakıla büyüdüm.
İlkokuldan sonra ne okula gönderdiler ne hocaya. Evde hep hırgür, dayak. Kışın halı dokur, yazın bahçede tarlada çalışırdık. Bu yüzden benden büyük ablalarımı babam evlendirmiyordu. Başlık parası adeti olsa eminim hiç durmaz evlendirirdi ama bizim köyde başlık parası yoktur. Kızlar çalışır babam parayı alır akşama kadar kahvede tavla oynardı.
Köyümüzde yol yapım çalışmalarında çalışan bir çocuğu sevdim. Babası ölmüş iki kızkardeşi evlenmiş annesi ile yaşıyordu. Önümde dört ablam varken evlenmem mümkün değildi. O'nun annesi de beni istemiyordu zaten. Kaçmaya karar verdik ve kaçtık. Ben 15 eşim 17 yaşındaydı. Şehirde ablasının evinde evlendik.
Bir hafta sonra eşimin köyüne döndük. Bizim köye hiç benzemiyordu. Meğer bu köyde başlık parası varmış. Başta istemesede bu durum hoşuna gitti, bedava bir gelin sahibi oldu. Kaynanam beni kabullendi. Kaynanamla yaşamaya başladım.
Babam beni evlatlıktan reddetti. Kaynanam yıllarca uğraştı, barıştırmak elini öptürmek istesede asla kabul etmedi. Annem ve kızkardeşlerimle görüşürüm ama asla baba evine giremem.
Kızım dedi kaynanam, «artık bundan sonra sen benim kızımsın, bende senin annen bunu böyle bil.» Sert otoriter bir yapıya sahipti. Evde kuralları o koyuyor herkes uymak zorunda kalıyordu. Eşim annesinin lafından asla çıkmıyordu. Genelde yazın eşim çalışmaya gidiyor ben aylarca Kaynanamla yalnız kalıyordum. Giderken anamın lafından çıkma diye sıkı sıkı tembih ediyordu bu beni deli ediyordu.
Ben aslında her işi bildiğimi sanıyordum ama evlenince hiç bir şey bilmediğimi fark ettim. Babam hiç evde durmaz dışardan yer içer. Bizde öyle öğün falan yok acıkan ekmeğin arasına çökelek, peynir, reçel ne bulursa yerdi. Gece geç saatlere kadar ablalarımla radyoyu açar halı dokur sonra öğlene kadar yatardık. Annem pek evde durmaz o komşu senin bu komşu benim gezerdi. Evin işini üstünkörü ablalarım yarım saattte bitirir tekrar halıya otururduk. Ben hiç ev işi yapmazdım.
Bir hafta kaynanam ağzını açmadı sonra :
«_Kızım bak bu saatte kalkılmaz. Evin bereketi kaçar. Sabah namazı kılıp işleri kuşluk vaktine kadar bitirip birde kuşluk namazı kılınsa ne güzel olur» dedi. Ben namaz kılmayı bilmiyorum anne dedim. Ben sana öğretirim dedi.
Her sabah erkenden kalkıp saat ona, en geç onbire bitiriyorduk. Bu köyde halı dokuma işi yoktu. Çok bağ bahçede yoktu evin ihtiyacı kadar ekip dikiyorduk.
Her iş vaktinde yapılmazsa kaynanam adeta çıldırtıyordu. Mesela yemek yendi bulaşık hemen yıkanacak vb. Bu bana çok zor geliyordu ilk başlarda. Bağırıp çağırıyor kavga ediyorduk ama bunu asla oğluna yansıtmıyordu. Sonra ben onun düzenine alıştım. Bir süre sonra herşeyi öğrendim.
Aslında her işi birlikte yapıyorduk ama işin ağır tarafını kendisi alıyordu. Seksenli yıllar mesela o zamanlar çamaşır makinesi yok birer leğen çamaşır yıkıyoruz kendi büyük çamaşırları yıkardı bana küçük çamaşırları verirdi. Çok dindar bir kadındı. Bana namaz kıl demezdi ama namazın önemini anlatırdı. Asla boş konuşmaz yalan söylemez haksızlık yapmazdı. Helale harama çok önem verirdi.
İki çocuğum oldu. Hamileliklerim çok kötü geçti. Bu sürede beni hiç mutfağa sokmadı. Çocukların bakımında çok yardımcı oldu.
Eşim askerden gelince şehirde kalıcı iş buldu. Hepimiz şehire taşındık. Kaynanam hemen beni Kur'an kursuna yazdırdı. İki küçük çocuğa bakıp beni kursa gönderdi. Ben Kuran'ı Kerim okumayı öğrendim. Namaz surelerini ezberledim. Namaza başlayınca ne kadar sevinmişti.
Daha sonra halk eğitim dikiş nakış kursuna gönderdi. Elimde mesleğim oldu. O zamanlar dikiş çok önemliydi, hazır giyim yoktu. Benim kendi dikişimizi dikmem aile bütçesine çok katkı sağladı.
Her şey güzel giderken eşime bir haller olmaya başladı. Eve geç gelmeler, içkili gelip sorun çıkarmalar. Beni sürekli aşağılamaya bana eziyet etmeye başladı. Meğer o yollu bir kadın bulmuş, amacı beni boşayıp onu almakmış. Kaynanam önümde dağ gibi durdu.
«_Bu kızcağız sana güvenip ailesini bırakıp geldi, sana iki çocuk verdi, nasıl böyle bir şey yaparsın? Dedi, oğlunu evden kovdu. Çocukları bile göstermedi. Ben gelinimden başkasına gelinim demem, hakkımı helal etmem!» dedi.
Bana hep sabretmemi, yuvamı yıkmamamı, hep benim yanımda olacağını söyledi. Bir kaç ay maddi manevi çok sıkıntı çektik. Kol kırılır yen içinde kalır dedik kimseye birşey söylemedik. Ben dikiş diktim, dantel sardım. Kaynanam tarlada gündelikçi olarak çalıştı. Evin ihtiyaçlarını karşıladık.
En nihayetinde bir kaç ay sonra eşim eve döndü, çok pişmandı. Kadın parası bitince bunu terketmiş. O dönemde kaynanam bana arka çıkmasaydı kesin yuvam yıkılırdı. Allah korusun kötü yola bile düşebilirdim.
Üstünden yıllar geçti, yatalak oldu. Tam 18 senedir ben ona bebek gibi bakıyorum. Hiç ağır gelmiyor inanın. Her gün bana öyle dua ediyor anlatamam. Her gece üç kez saat kurup kalkıyorum, bir tarafta bir tarafa döndürüyorum, gündüz her iki saatte bir. İnsan çocuğuna bakarken ağır gelmez ya bana da kaynanama bakmak hiç ağır gelmiyor. Severek yapıyorum. Üç çeşit kremle ovuyorum. 18 senedir yatıyor hiç yatak yarası yok. Buna doktorlar bile şaşırıyor.
Bakım parası almak için kızları kaynanamı götürmek istiyor ben vermiyorum. Para kesilir diye vermiyor zannediyorlar. Halbu ki o benim annem, arkadaşım, can yoldaşım, her şeyim. Bana bu dünyada değer veren, benim için fedakarlık yapan tek insan.
Her şeyi ondan öğrendim. Her şeyimi onunla paylaşıyorum eşimle sorunlarımı bile. Kaynanam çayı çok sever. Her öğleden sonra çay yaparım karşılıklı içer sohbet ederiz. Başka arkadaşa ihtiyaç duymuyorum. Komşular akrabalar bize gelir. Ben onu bırakıp komşuya bile gitmek istemem. Gitsem bile yarım saatten fazla kalmam. İnanın bu beni hiç rahatsız etmiyor. Tam tersi bir gün onu kaybetmekten çok korkuyorum.
(Alıntı)