Kafkas göçleri




Kafkasya; Batıda Karadeniz kıyılarından doğuda Hazar Denizi'ne kadar olan ve bölgenin belkemiğini oluşturan, kuzey batıdan güneydoğuya uzanan Kafkas Dağları'nın kuzey ve güney olarak ikiye ayırdığı bölgedir. 

Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan devletlerinin bulunduğu Güney Kafkasya'nın yanı sıra, Kuzey Kafkasya'da ise Dağıstan, Çeçen-İnguş, Osetya, Kabartay-Balkar,
Abhazya ve Adige bölgeleri bulunmaktadır.

Karadeniz ile Hazar Denizi arasında bir köprü gibi uzanan Kafkasya; çeşitli topluluklar için binlerce yıldır geçit yeri olduğu gibi, dünyanın en eski yerleşik toplumlarını da barındıran bir bölgedir.

Bölgenin İslam diniyle tanışması, daha binli yýllara gelinmeden Araplardan müteşekkil İslam orduları vasıtası ile olmuşken Araplardan sonra bölgede İslami temsil görevini Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde Türkler üstlenmişlerdir.

Lala Mustafa Paşa, Özdemiroğlu Osman Paşa ve Ferah Ali Paşa gibi komutanların faaliyetleri ile Kafkasların kapıları Osmanlılara açılmıştır. 

Rusların 1552 yılında Kazan ve ardından 1556'da Astrahan'ı ele geçirerek Kırım'la irtibat kurmak ve Karadeniz kıyısında yer edinebilmek amacıyla giriştiği istilâ hareketleri ile Gürcistan'ı ilhâkları ve ardından tüm Kafkasya'ya yönelik faaliyetleri her geçen gün zayıflayan Osmanlı Devleti tarafından dikkatle takip edilmiştir.

Osmanlı Devleti, 1829 Edirne Antlaşması ile Kafkaslardaki nüfuzunu
büyük oranda kaybetmiştir. 

Buna rağmen Müslüman Kafkas halkları için
Osmanlı Devleti, Osmanlı Devleti için ise Kafkasya halklarý önemini korumaya devam etmiştir. 

Nitekim 1853-1856 Kırım Harbi ve ardından da özellikle Ruslara karşı yürütülen ve "Müridizm Hareketi" olarak ifade edilen mücadelenin Ruslar karşısında başarısız olması üzerine Kafkasya'dan Osmanlı topraklarına yapılan yoğun göçler bu karşılıklı vazgeçilmezliğin göstergeleri olmuştur.

Bölge halkları açısından en yüksek ortak mensubiyet şuuru dinî kimlik üzerine olduğundan, temel kaygı, dinî benliğin gelecek nesillerde de muhafaza edilebilmesiydi. 

Bundan dolayıdır ki en çok korkulan ve tepki gösterilen husus,
kimliklerinin tehdit altına girmesi ve gelecek nesillerin Rus baskısıyla
Hristiyanlaştırılması olarak görülmekteydi. 

"Rusya Devleti'ne terk olunan mahaller ahalisinden olup, kendi vefatından sonra ıyâl ve evlâdı o tarafta kalarak tanassur edeceği mülahaza ve havfından nâşi..." ifadeleriyle belgelere
yansıyan bu endişelere karşı konulamayacağının düşünüldüğü hallerde ise ataların vatanından dahi vazgeçilebilirdi, çünkü orası artık "Daru'l İslâm" olmaktan çıkmış olarak telakki edilmekteydi. 

Bu ve benzeri düşünceler; Osmanlı
topraklarına yani bölge halklarının Aktopraklar olarak ifade ettikleri Hilâfet topraklarına gerçekleştirilen kitle göçlerinin temel hareket noktalarından birisiydi.

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kafkas Göçleri isimli iki ciltlik bu çalışmada Kuzey Kafkasya bölgesinden gelen muhacirlerle ilgili belgeler kullanılmıştır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi fonları taranarak yapılan değerlendirmeler çerçevesinde belgeler; Muhacirler Hakkında Talimatlar, İskân, Yardımlar, Problemler ve Çözüm Yolları şeklinde dört ana başlık altında toplanmıştır.

Göç ile ilgili genel konuların ele alındığı Talimatlar adlı birinci bölümde; "talimat" türündeki düzenlemelerden anlaşılmaktadır ki; Osmanlı yönetimi tek
bir talimatla konuyu çözme yoluna gitmemiş, durumun gerektirdiği her şart içinde bölgesel-idarî nizamname türü talimatlar yayınlamıştır.

Osmanlı topraklarına gelen ve gelecekleri haber alınan göçmenler için uygun iskân bölgelerinin temini için etütler yaptırıldığı bu bölümde yayınlanan kırk altı konu başlığı altındaki belgelerde ortaya konulmaktadır.

Osmanlı topraklarına gelen muhacirlerin acil ihtiyaçlarının giderilmesi, geçici iskân yerlerine misafir olarak yerleştirilmeleri, hasta olanların muhacir hastanelerinde tedavi edilmeleri, bulaşıcı hastalık tehlikesine karşı karantinaya alınmaları, kimi zaman bir günde birkaç bin kişilik gruplar halinde gelenler için
sayım, masraf belirleme ve bunları kayda geçirme işlemleri, gerektiğinde komisyon kurulması gibi hususlar da yine bu bölümün belgelerine yansıyan hususlar arasında zikredilebilir.

İskân başlıklı ikinci bölümde; Muhacir iskânı için devlete ait mirî araziler
yanında, hanedana ait çiftlikler ve şahıs arazileri de tahsis edilmiştir. 

Tespit edilen yerlerin, muhacir gruplarının geldikleri bölgenin coğrafî şartlarına uygun olmasına özel önem verilmiş, meydana gelen aksaklıkların çözümü için büyük gayret sarf edilmiştir.

 İskan için belirlenen bu yerlere ulaşan muhacirler, bir
müddet yerli halkın yanında misafir edildikten sonra kendileri için inşa edilen evlere yerleştirilmiştir. 

Muhacir iskânı ile oluşturulan yerleşim birimleri, bazen
müstakil köy bazen de bitişik mahalleler olarak planlanmıştır. 

Ancak kurulan köylerin orman sahası içinde olmamasına dikkat gösterildiği bu bölümdeki seksen iki konu başlığı altındaki belgelerden takip edilebilmektedir.

Yardımlar başlıklı üçüncü bölümde; Osmanlı ülkesine muhacir olarak
gelen Kafkasya Müslümanlarının temel ihtiyaçlarının karşılanması hususunda yapılanlar elli iki konu başlığı altında görülmektedir
.
Gerek devletin gerekse yerli halkın muhacirlere öncelikli olarak temel ihtiyaç maddelerini sağladığı, iskân gerçekleştikten sonra ise sosyal hayat için gerekli binalar; ibadet için cami, çocukların eğimi için okul yaptırdıkları görülmektedir. 

Bu binaların yapımında hanedan üyelerinin, bazı vakıfların ve
halkın ileri gelenlerinin öncülükleri dikkat çekicidir.

Problemler ve Çözüm Yolları başlıklı dördüncü bölümde ise; Yolculuk esnasında; ihtiyaçları zamanında karşılanmayan muhacirlerin taşkınlık yapmaları, iskân için kararlaştırılan yerlere gitmek istemeyişleri, günlük yiyecek ve
tayinatlarının temini gibi problemli durumlar ve çözümlerine ait elli altı konu başlığı altındaki belgeler bu grupta yer almaktadır.

Sultan II. Abdülhamit'in saltanatının ilk yıllarında hazırlanmış olan ve
Kırım Savaşı'ndan itibaren Osmanlı topraklarına göç eden muhacirleri cetveller halinde gösteren bir defter de ekler bölümünde grafikler halinde deðerlendirilmiþtir.

Eserin son kısmına analitik indeks ve haritalar da eklenmiþtir.

Çalışmada emeği geçen Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü personeline teşekkür eder, ilgililere yararlı olmasını dilerim.

Doç. Dr. Uğur ÜNAL
Devlet Arşivleri Genel Müdürü


Mehmet Ali Arslan, Haber Blog
Daha yeni Daha eski

İletişim Formu